Author: on the way to wonderland
•11:36


Son kez beraber tatil yaptığımızı bilmeden yaptığımız ufak kaçamak için aldığım mavi dağcı çantamı toplarken ağlamadım. İçimde yokolmasına asla izin vermeyeceğim ama beni hevesli tutmaya yetmeyecek kadar ufak bir umut var ve o umudun enerjisini harcamamak için ağlamamalıyım. Kendimi suçlamak artık çok yararsız ve acınası olduğu halde yine de en sade bluzlarımı çantaya ütülerini bozmamaya çalışarak yerleştirirken kendime söylenmeye devam ettim. Dediğim gibi, bir faydası yok; olan olurdu, suçlu yoktu.

Kütüphanemin önünde durdum; okumak her zaman ilaç gibi gelirdi. Yine de yanıma alacağım kitapları seçerken çok da hüzünlü olmamalarına dikkat ettim, hatta hile bile yaptım; son birkaç sayfalarını okuyarak! Bunu yaptığım için kendimi affettim ve uzun yürüyüşlere izin verecek ağırlıkta bir çanta hazırlamak istediğim için makyaj, saç ürünleri gibi malzemeleri hemen es geçtim. Cüzdanım, birkaç kitap, birkaç bluz, bir pantalon, bir etek, ipodum ve -maalesef- cep telefonum yeterliydi. Cep telefonumdan mümkün olduğu kadar uzak kalmak istiyorum, yine de acil bir durumda ihtiyaç duyabileceğimi biliyorum; güvence gibiydi aslında telefon.

Bu kez kaçmak değil aslında yapmaya kalkıştığım şey -gitmek-, dinlenmek gibi daha çok. Sakinliğimi korumak istememden kaynaklanıyor galiba; sakinliği daha yeni elime alabilmişken. Yine de gece yalnız kalmak hala acı veriyor; uzakta olmak isteğini büyütüyor. Tedirginim aslında, uzakta ve yalnız olmak hem korktuğum hem de ihtiyaç duyduğum şey.

Gitmeye hazırım. Giderken arkama bakmadan kapıdan çıkacağım. Sadece üç gün ortadan kaybolacağım.


This entry was posted on 11:36 and is filed under . You can follow any responses to this entry through the RSS 2.0 feed. You can leave a response, or trackback from your own site.

0 yorum: